Kayıtlar

Aralık, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KAŞAĞI - Ömer Seyfettin

KAŞAĞI Ahırın avlusunda oynarken aşağıda, gümüş söğütler altında görünmeyen derenin şırıltısını işitirdik. Evimiz iç çitin büyük kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbul’a gittiği için bir yaş küçük kardeşim Hasan ile birlikte sürekli seyisimiz Dadaruh’un yanındaydık. Babamızın atlarına bakıcılık yapan Dadaruh yaşlı bir adamdı. En sevdiğimiz şey atlar olduğundan sabah erkenden ahıra koşuyorduk. Dadaruh’la beraber atları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek, bizim için doyulmaz bir zevkti. Hasan korktuğundan tek başına binemez, Dadaruh da onu önüne alırdı. Torbalara arpa koymak, otları yemliklere yerleştirmek, ahırı süpürmek, gübreleri kaldırmak en eğlenceli oyundan bile daha çok hoşumuza giderdi. Hele tımar… En zevkli işti. Dadaruh, eline aldığı kaşağıyla tımara başlayıp tıpkı bir saat gibi tıkıtık tıkıtık sesler çıkmaya başlayınca yerimde duramaz, “Ben de yapacağım!” diye tuttururdum. O zaman Dadaruh beni Tosun’un sırtına çıkartır elime kaşağıyı verir “Hadi yap ...

FORSA - Ömer Seyfettin

FORSA Akdeniz’in, kahramanlık yuvası sonsuz ufuklarına bakan küçük tepe, minimini bir çiçek ormanı gibiydi. İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçiyoluna düşüyor, ilkbaharın tatlı rüzgârıyla sarhoş olan martılar, çılgın bağrışlarıyla havayı çınlatıyordu. Badem bahçesinin yanı geniş bir bağdı. Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki harabe vadiye kadar iniyordu. Bağın ortasındaki yıkık kulübenin kapısız girişinden bir ihtiyar çıktı. Saçı sakalı bembeyazdı. Kamburunu düzeltmek istiyormuş gibi gerindi. Elleri, ayakları titriyordu. Gök kadar boş, gök kadar sakin duran denize baktı, baktı. – Hayırdır inşallah! dedi. Duvarın dibindeki taş yığınlarına çöktü. Başını ellerinin arasına aldı. Sırtında yırtık bir çuval vardı. Çıplak ayakları topraktan yoğrulmuş gibiydi. Zayıf kolları kirli tunç rengindeydi. Yine başını kaldırdı. Gökle denizin birleştiği dumandan çizgiye dikkatle baktı, Ama görünürde bir şey yoktu. Bu, her gece uykusunda onu kurtarmak için bi...

MURABBA - Namık Kemal

                                            MURABBA Sıdk ile terk edelim her emeli her hevesi, Kıralım hâil ise azmimize ten kafesi; İnledikçe eleminden vatanın her nefesi, Gelin imdada diyor, bak budur Allah sesi! Bize gayret yakışır merhamet Allah'ındır; Hükm-i âtî ne fakîrin ne şehinşâhındır; Dinle feryadını kim terceme-i âhındır İnledikçe bak ne diyor vatanın her nefesi... Mahv eder kendini bülbül bile hürriyet içün; Çekilir mi bu belâ âlem-i pür mihnet içün? Dîn içün, devlet içün, can çekişen millet içün, Azme hâil mi olurmuş bu çürük ten kafesi? Memleket bitti, yine bitmedi hâlâ sen, ben, Bize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşmen; Dest-i a'dâdayız Allah içün ey ehl-i vatan; Yetişir terk edelim gayrı hevâ vü hevesi! ... Namık Kemal

KOŞMA - HALK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ

Koşma Nedir? Köken olarak İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı’ndaki koşuk türüne dayanan; aşk,  ayrılık, ölüm, tabiat, kahramanlık gibi konularının işlendiği halk şiiri nazım  biçimine koşma denir. Halk edebiyatı içerisinde en çok sevilen ve tercih edilen nazım şekli koşma olmuştur.  İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı’nda yer alan “koşuk” nazım şeklinin İslamiyet  sonrası aşık tarzı halk şiirindeki devamı ve karşılığı olarak kabul görmektedir.  İslamiyet öncesi bazı törenlerde, dönemin din adamları tarafından kopuz eşliğinde  söylenen koşuklar, İslamiyet sonrasında aşıklar tarafından saz eşliğinde söylenmeye  devam etmiştir. Divan edebiyatı denilince nasıl ki akla gazel geliyorsa halk edebiyatı denildiğinde de  akla gelen ilk şiir türü koşma olmaktadır. Özellikle koşmanın aşk ve güzellik  konularını dile getiren güzelleme çeşidi gazele tema olarak çok benzemektedir. Bu  nedenle gazelin halk edebiyatındaki karşılığı olarak kabul gören nazım şekl...